Kadına Yönelik Şiddet: Toplumsal Algıda Türkiye’nin “Kırmızı Çizgisi”

Kadına yönelik şiddet: toplumsal algıda Türkiye’nin “kırmızı çizgisi”

Bilindiği üzere, 25 Kasım, "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü". Bugünün, Türkiye için de önemi büyük; zira, toplumumuzda, kadına yönelik şiddetle ilgili büyük bir hassasiyet var. Eylül ve Ekim aylarındaki Türkiye’nin Nabzı araştırmalarımızın verileri de bulguları da bu yönde.

 

Diğer bir deyişle:

 

Kutuplaşma ve politik görüşler üzerinde ayrışma, Türkiye’nin algılarına hemen tüm alanlarda damga vuruyor olsa da toplum olarak “siyaset üzeri” olarak niteleyebileceğimiz bazı ortak hassasiyetlerimiz var. “Kadına yönelik şiddet” de, toplumsal “kırmızı çizgilerimizden” bir tanesi.

 

Toplumumuzun tamamına yakını, kadına yönelik şiddet vakalarını takip ediyor. Büyük bir çoğunluk da yargının ve siyasetçilerin, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı vakalarında daha etkin çalışması gerektiğini düşünüyor. Toplumun yüzde 85’i kadınlara yönelik şiddetin hiçbir koşulda “kabul edilemeyeceği” düşüncesini paylaşıyor. Kadın haklarına ve kadınların özgürlüğüne, cinsiyetler arası eşitliğe de toplum genelinden ezici çoğunlukta destek olduğunu net biçimde söyleyebiliriz. Türkiye kamuoyunun yaklaşık yüzde 81’i, “kadınların, erkekler kadar dışarı çıkma, sosyal yaşama özgürce dahil olma hakkı” olduğunu düşünüyor.

 

Kadın haklarına destek ve kadına karşı şiddete karşı durma, tüm Türkiye olarak ortak değerlerimizden: kadınlara şiddetin önünü almakta en büyük güç de aslında böylesi ilkeler üzerinden toplumsal ortaklaşma gibi gözüküyor.